SİVAS İMRANLILARIN BULUŞMA YERİ
  DJ BAHSER58'NİN KENDİ ŞİİRLERİ
 
                  UNUTMALI
Artık unutmalı seni sevgili
Ne telaşlı bir sözle uğurlanmalı
Ne yüreğine düşmeli gölgesi acının.
Gidişin olmalı ansızın
Ardında bahar yellerinin serinliği
Yarım ezgili bir türkü dilinde
Ve yine ilk günkü gibi çarpmalı yüreğin.
Giderken dolaşmalı elin ayağın
Gözlerin dolmalı hafiften
Söylenmedik tüm sözleri tutmalı cebinde
Sıkılmadık kurşunları çıkarmalı şarjöründen
Vurmamalı giderken
Giderken kanatmamalı.
Gidişinden gelen bir özlem olmalı
Bir adım uzaklıkta dahi
Binlerce yılın özlemini taşımalı gidişin.
Artık unutmalı seni sevgili
Beynime saplanan bakışlarından
Yürekteki yangını körükleyen gözlerine kadar
Sırtından vururcasına gidişin olmalı.
Gidişin bir bahar sabahında
Öylece ansızın ve sorgusuz yani anlamsız
Tek söz dahi söylemeden olmalı
Yalnız kal diyecek gözlerim kapalı.
Artık unutmalı seni sevgili...

FAHİŞE GÖZLERİNDE Kİ MELEK

  • Söndü ışıkları sokağın. Ansızın geliyor gibiydi gece. Oysa her gelişinde vardı bu hazırlıksızlığım. Tek başına lığımdı sensizliğin anlamı. Sende bulduğum her şey bendi. Pus kokan gecelerde; üşüyen, titrek alevinde mumun, büyüyordu gölgesinde korkularım. Duvarlara yansıyordu korkum senin suretinde. Sen gittikçe büyüyen korkularım oluyordun.

    Gidişlerin vardı sıkça. Sonra gelişlerin. Düşlerimde bir çoğalıyordun, bir azalıyordun. Sonra kendi izdüşümümde yok oluşlarım oluyordun. Göğsüme sığdıramadığım çığlığımda avazım çıktığı kadar suskunluğum oluyordun. ‘Seviyorum’ sözcüğüne sıkı sıkıya tutunmuş bir yaprak oluyordun. Belki mevsimsizdi düşüşün. Ama savruk yellerden kurtuluşun yoktu. Bu sözcüktü çünkü en çok kanatan düşlerini. Gözlerinin derin karanlığında, mavi gökyüzünden bulutlar aşırıyordun. Bilmiyordun belki! Her kaybedişinde bir şeylerini ağlatıyordun gözlerinde, o bulutları. İşte sana inat, gözlerinde gördüğüm parıltı bulutların öpüşleriydi şimşek tadında.

    Nadir gülüşlerinde gamzelerine doluyordu göz yaşların. Seven yüreğinin susamışlığını saklayamıyordu kaçamak bakışların. Belli ki çok kırılmıştı. Bu öfken, bu acımasızlığın ondandı. Ürkütülmüştün bir kere. Yaralanmak pahasına baktım kırık aynandan. Onlarca çizgiyle bölünmüştün. Kırıkları dolduramıyordu bakışların. Gözlerinde yine aynı parıltı kırılıyordu binlerce sana. Kırıklarınla yok oluyordun sonra. Senin aynanda bir hiç gibi ben kalıyordum.

    Bu son gidişindi. Koparılıyordun savruk yellerle dalından. Hiçbir hükmü kalmıyordu ‘seviyorum’ sözcüğünün. Geceye çalan saçların tel tel dökülüyordu düşlerimden. İçimde ki, hastalıklı ruhumun kangreni oluyordun. Koparıp atmaya korkuyordum seni. Her gecemde bir parçan yok oluyordu kırık aynandan. Son parçanda kaybolduğunda sen çıkıyordun karşıma. Kesip atamadığım sen, ben oluyordun. Hiç var olmamışçasına yoktum artık. Kendi eksenimde daireler çiziyordum. Sevgi susuzluğumda girdaplarla büyüyordum. Sana dair ne varsa çekiyordum içime doğru. O hiç görmediğin derinlere gömüyordum.

    Şimdilerde suskun kıyılar arıyorum, keskin olmayan kayalıklar. Sürüklenmek istiyorum içimdeki fırtınalarla. Çarpmak kayalara; dalga dalga, köpük köpük. Yüreğimde ki kraterlerden yanardağlar yükseliyor, en dipten en yükseğe doğru. Haykırılmayı bekleyen bir çığlık gibi suskunluğum oluyor içimde ki aşk.

    Hayat bir maratondu benim için. Kaybedişlerim bu yüzden. Bu yüzden umutsuzluklarım. Baharda ilk eriği (seni) kısacılar koparır dalından. (yüreğimden) sebepsizliğim bundan. Suskunluğumda. Şimdi anlıyorum gidişini. Ürkütülmüşlüğünün acısını çıkartıyordun benden. Öğreniyordun yaşam oyununun kurallarını. Uzun soluklu olamıyordun. Bir anlıktın. Yalnızca o an ‘seviyorum’um oluyordun.

    Sen bir fahişenin gözlerinde, bulutların öpüşlerine gizlenmiş meleğim oluyordun...
 
  Bugün 5 ziyaretçikişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol